“Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdân'ın,
Ne irfanın kalır tesiri katiyen, ne vicdanın.”
Mana derinliklerinde dolaşmamı sağlayan yukarıda yazılı Milli
Şairimiz Mehmet Akif ERSOY’a ait beytin nezdinde bu gün “ahlâk” ve “Allah
korkusu” konuları üzerine birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Klasik bir tanımla ahlâk; “insanın
doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların
tümünü” ifade etmektedir. Felsefe ilmine girmeden kısaca ahlâkı biz; iyi ahlâk
ve kötü ahlâk olmak üzere iki ayıralım. Felsefe ilminde pek tabi farklı
ayrımlarda mevcut olup, biz konumuzun dışına çıkmamak adına o kısma
girmeyeceğiz. Peki, ahlâk’ın iyi ya da kötü olmasında “ölçüt” nedir?
Bu sorunun cevabını her birimiz
ayrı ayrı mülahaza etmek mecburiyetindeyiz. Ben burada kendimce temel bir ölçütten
bahsedeceğim ama bu elbette ki benim şahsi görüşüm olacaktır.
Temel ölçütümüz herkesçe de
kabul edileceğini düşündüğüm, “din”. Kısa ve öz bir şekilde dinin gereklerini yerine
getiren iyi ahlaklı olur, yasakladıklarını yapan kötü ahlaklı olur. Üzerine
çokta fazla yorum yapma gereği duymayacağımız bu ölçütün herkesçe anlaşılabilir
olduğunu düşünüyorum. İslam dini üzerinden örnek verecek olursak; İslam “anneye
öf bile dememeyi” emrediyor. Annesine iyi davranan, onunla iyi geçinen, saygı
duyan bir insanın kötü olma ihtimali yoktur. Zira tüm bunları yapan şahsın anne
şefkatinden istifade etmemiş olması mümkün değildir. Anne şefkatine mahsur
kalan kişinin kötü olması olası dahi değildir. Görüldüğü üzere dinin emri
doğrultusunda yalnızca bir emir ile dahi iyi ahlâk sahibi olmak mümkündür.
Dinin bu emrinin aksi istikametinde hareket edilmesi, anneye kötü davranmak, ona
zarar vermek, saygı duymamak gibi, insanı kötü ahlâk sahibi yapacaktır. Zira
annesine iyi muamelede bulunmayan kişinin çevresine ne tür bir muamelesi olur
varın siz düşünün.
Görüldüğü üzere ahlâk için
din’i esas alırsak, iyi ahlâk sahibi olmak için ilk ve en büyük adımı atmış
olacağız. Aslına bakılarsa din’den kastımız “Allah korkusu” olup, bu hususa
ayrıca girmekte ehemmiyetlidir. Allah korkusu, yaratan ile her kul arasında
olan özel ve öznel bir durumdur. Kulun hayatını yönlendiren, en temel
ilişkililerini dahi şekillendiren şey dindir, Allah korkusudur. Kul, Rabbi'ne
yaklaştıkça, hayatın manasına da anlamaya başlıyor. İlişkilerinin Rabbi'nin
isteklerine göre şekillendiriyor. Rabbi'nin isteklerinin dışında hareket
etmeyerek iyi ahlak sahibi oluyor. Allah korkusu insana fazilet hissi
yaşatmakla beraber ahlâk’ını da güzelleştiriyor.
Ezcümle, iyi ahlâk sahibi
olmak elimizde olup, din’i esas alıp Allah korkusu ile hareket edilirse, güzel
ahlak ile yaşamak kaçınılmaz olacaktır.
Selam ve dua ile…
0 Yorumlar